23 Şubat 2011 Çarşamba

Taşlar yerinden oynadı!


Avrupa’nın kuzeyinden başlayan demokrasinin, tüm Avrupa’yı ve Avrupa kıtası ile içli dışlı Osmanlı’yı etkilememesi düşünülemezdi. Meşrutiyetler, ecnebi okulları, laik eğitim veren liseler ve askeri okullar, cumhuriyet yanlısı Osmanlı aydınını yetiştirmeye başlamıştı. Atatürk ve arkadaşları da Sultan Abdülhamit’in kurduğu laik okullarda yetişmiş aydınlardı…

Biz resmi öğretilerin aksine laikliği ve cumhuriyet fikrini sadece cumhuriyetin kuruluşu ile tanımadık. Osmanlı döneminde Mithat Paşalar bu uğurda baş vermişlerdi. Osmanlı döneminin medeni yasası ‘Mecelle’ geri ve şeriatçı bir yasa olmadığı gibi Osmanlı’nın da şeriatı pek benimsediği söylenemez. Batıdan yasalar ile Avrupa yaşam tarzı o dönemde İmparatorluğa girmişti. Onun için bugün ya şeriat gelir de geriye dönüş olursa korkusunun aslında bugün karşılığı yoktur.

Atatürk ve arkadaşlarının Fransız 3. Cumhuriyetinden esinlenerek kurdukları cumhuriyeti kabul ettirmek zannedildiği kadar zor olmamıştı.

Günlük yaşamı etkileyen değişiklikler belki en zorları olmuştur.

Şapka devrimi kanlı da olmuştu! Tam sonuç alınamamıştır. Hilafetin kaldırılması, cumhuriyetin kurulmasından daha sancılı olmuş, ezanın Türkçeleştirilmesi kabul görmemiştir.

Büyük zaferden sonra ele alınan, bana göre devrimlerin en büyük başarısı cumhuriyetin kurulması ve harf devrimidir. Bu cennet vatanın kurtarıcısı en başta Atatürk ise bu toprakları kazanıp bize armağan eden de Osmanlıdır. Yeni devleti kurmanın o gün zorlukları vardı kabul ama bugün olayları o günün penceresinden tam okumak kolay değildir.

Bugüne hükmeden ne Amerika ne Rusya’dır. Ne ‘BOP’ ne de başka senaryolardır. Bugüne ideolojiler de hükmedemez. Kitle iletişim araçlarının yaygınlaşması ve bilgi paylaşımının hızlanması ile birey artık çok farklıdır.

Bugün toplumlar hele demokrasiye kavuşamamış belli egemenler tarafından ezilen ve sömürülen halklar kaderine hükmetmeye başlamıştır. En güçlü diktatörlükler karton kuleler gibi yıkılmaya başlamıştır. O halkların tabi ki işleri zordur ama tekrar diktatörlere rıza göstermeyeceklerine göre yöneticilerini serbest ve hilesiz seçimlerle seçmeye yani ‘cumhuriyet rejimini’ kurmaya mecburdurlar. Diktatörlerini deviren İslam toplulukları için Türkiye en doğru model olacaktır. Batı Dünyası da bunu özendirmek ve kendi rejimlerinin ve hukuk sisteminin İslam dünyasında benimsenmesi için gerekli desteği vermek zorundadır. Taşlar yerinden oynamış geri dönüş kalmamıştır.

Türkiye’de ise deyim yerindeyse buhar kazanı patlamadan bilinen hasarlarla atlatılmıştır. Benim yetişkin olduğum, hatırladığım dönemde diktatörler olmamıştır ama ‘İttihatçı’ geleneğin ya da batıdan ithal Fransız 3. Cumhuriyetin ‘Jakoben’ anlayışının yarattığı baskıcılık ve ‘tek tipleştirme’ hukukun ve demokrasinin yeterince gelişmesini engellemiştir. Toplum elindeki seçme hakkı ile kazanı patlatmadan oyunu baskıcılara karşı kullanarak gerekli dersleri vermiştir. Bugün de genelde dindarların çoğunlukta olduğu Ak Parti’nin iktidarda olmasını rejimde geri gidiş olarak değil de bizdeki katı laiklik anlayışının dindarlar üzerinde yarattığı baskının sonucu ve daha dinamik bir parti olması şeklinde de yorumlamak daha doğrudur. Her başarının ve başarısızlığın doğru okunması ve toplumun sosyolojisine değer verilmesi diğer partileri de daha başarılı kılabilir toplumda ihtiyacımız olan uzlaşı ortamını da yaratabilir. Türkiye’de de taşlar yerinden oynamış toplumu tek tipleştirme ve hizaya sokma geleneği gerilemiştir. Aynı zamanda siyasete müdahaleler halkın oylarıyla boşa çıkarılmak suretiyle de siyaset dünyasına gerekli deneyimler kazandırılmıştır.

Kızgın olanlar toplumu zaman zaman cahillikle suçlayanlar toplum mühendisliğinin sonuç vermediğini görenlerdir. Bundan sonra ne olur? Taşlar Türkiye’de nasıl yerine oturacak? İşte en çok merak edilen, kaygı duyulan da tam orasıdır… Ben şahsen memnunum. Çünkü Türkiye’nin değişmesi gerektiğine inanıyorum. Hem de zaman yitirmeden buhar kazanı patlamadan… Değişim önlenemiyor. Türkiye de değişiyor. Bugün hangi parti iktidarda olursa olsun halkın istediği değişim demokrasiden ve özgürlüklerden yana olacaktır.

Türkiye’de oynayan taşlar yerine oturtulurken daha kötüye, geriye gidiş olmayacaktır. Çünkü bunun muhafazakarlık ya da modernlikle ilgisi yoktur. Genel ve temel insan eğilimidir. Bugünün insan modelidir. Bu çağın istemidir… Özlemidir…

Türkiye’de iktidar partisinden korkanlar, taşlar yerinden oynadığına göre kasıtlı olarak yapılıyor ve taşlar yeniden dizilirken geriye gidiş söz konusu olacaktır endişesinde… İktidar kanadı da biz Doğu ile de Batı ile de işbirliği arıyoruz, muhafazakarız ama taşların dizilişi gelişmiş demokrasi ilkeleri doğrultusunda ve ‘AB’ yörüngesinde olacaktır iddiası ve özgüveni içindedir…

Ya benim gibi iyimserler ve iflah olmaz demokratlar? Taşların yerinden oynamasından rahatsız değilim. Çünkü ‘değişim’ için ilk zorunluluk taşların yerinden oynaması ve statükonun kırılması idi… Taşlar ‘geriye’ dizilecek olsa hepimiz direnişçi oluruz…
http://www.akdenizhaberci.com
SABAH AKDENİZ’DEN ALINMIŞTIR

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder