AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin, Antalya'da, Kepez Spor Salonu yanında düzenlediği mitingde, halka hitap etti.
Konuşmasına, "Maşallah, sen ne kadar güzelsin bugün Antalya. Ey sevgili Antalya, seni yürekten selamlıyorum" diyerek başlayan Erdoğan, Antalya ve ilçelerinin isimlerini sayarak halkı selamladı.
30 Mart seçimlerinin Türkiye, millet, Antalya ve demokrasi için hayırlara vesile olmasını dileyen Erdoğan, bu seçimlerin, demokrasi tarihinin en önemli seçimlerinden biri haline geldiğini, artık bir yerel seçim olmaktan çıktığını, Türkiye’nin geleceğinin şekilleneceği bir demokrasi sınavına dönüştüğünü söyledi.
"Kılıçdaroğlu, Bahçeli, bunlar eser siyasetinden bahsediyor mu"
Başbakan Erdoğan, 12 yıl boyunca olduğu gibi bu seçim döneminde de eser siyasetinde bahseden tek partinin AK parti olduğuna işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Dikkat edin Kılıçdaroğlu, Bahçeli, bunlar eser siyasetinden bahsediyor mu? Şunu yaptık, bunu yapıyoruz veya şunu yapacağız, diyorlar mı? Dillerine doladıkları tek şey var; bunlarda takiye var. Bunlarda yalan var. Bunlarda fitne var. Bunlarda fesat var. Bunlarda iftira var. Kardeşlerim, biz projelerle konuşuyoruz. Biz planlarla konuşuyoruz. Biz gelecek vizyonuyla, hedeflerimizle, konuşuyoruz. Küresel projelerden bahsediyoruz. Türkiye’yi bir bütün olarak kucaklıyoruz. Dünya vizyonuna sahip tek parti olarak halkın karşısına çıkıyoruz. Türkiye’de aynı dille konuşan, Doğu’da, Batı’da, Kuzey’de, Güney’de tek parti var, AK Parti. MHP, BDP’ye bakıyorsunuz, kimlik siyaseti yapıyor. Birisi siyasal Türkçülük yapıyor, birisi siyasal Kürtçülük yapıyor. CHP, o da kumsal milliyetçiliği yapıyor, öyle mi? Yani deniz, güneş, kum olmasa CHP’nin vay haline. Biz 77 milyonu kucaklıyoruz. Biz Türküyle, Kürdüyle, Lazıyla, Çerkeziyle, Gürcüsüyle, Abazasıyla, Romanıyla, Arnavutuyla, 77 milyonu, beni yaradan Allah yarattığı için söylüyoruz. Onun için tek millet diyoruz. Ardından, tek bayrak diyoruz ve bizim bayrağımızın rengi, şehidimizin kanı. Hilal bağımsızlığımızın ifadesi, yıldız şehidimizin simgesi ve bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır. Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır, diyerek yola çıktık.”
"Türkiye’yi bırakın Antalya’yı bile kucaklayamadılar"
Planı, projesi, vizyonu, ufuğu olmayan siyasi partilerin geride hiçbir eser bırakmadıklarını belirten Erdoğan, "CHP, 5 yıldır burada belediye başkanlığı yapıyor, değil mi? Allah aşkına soruyorum, verdiği sözlerden hangisini tuttu, hangisini yerine getirdi? Bunlar Türkiye’yi bırakın Antalya’yı bile kucaklayamadılar. Sahile sıkışıp kaldılar, belli bölgede sıkışıp kaldılar 780 bin kilometrekareye, 77 milyona hiçbir zaman hitap edemediler" dedi.
"'Vatanım' diyor vatanına gelmiyor"
Erdoğan, "30 Mart seçimlerinin öncesinde AK Parti'ye karşı bir ittifak var mı? Hepsi birleştiler mi? CHP, MHP, BDP bir de yanlarında Pensilvanya'yı aldılar" ifadelerini kullandı.
Pensilvanya'da bir örgüt lideri bulunduğunu belirten Erdoğan, "99'da buradan kaçıp gitti, 'vatanım' diyor vatanına gelmiyor. 2 yıl kadar önce kendisine davet yaptım. Onların malum olimpiyatları vardı, artık bitti bizim için tabii bunlar. Artık bundan sonra bunların olimpiyatları molimpiyatları diye bir şey bizim dünyamızda yok. Bitti onlar, o defterler kapandı, geçti..." diye konuştu.
Güvenlik güçlerinin biber gazı kullanması
Başbakan, Türkiye'nin huzuruna, istikrarına, gelecek hedeflerine ve istiklaline yönelik saldırı başlatıldığını vurgulayarak, şöyle konuştu:
"Şimdi biz MHP, 'eli kanlı terör örgütüne sempati gösteriyor' deyince MHP Genel Başkanı 'ispat et' diyor. İspata ne gerek var. Attığın twetleri gözün görmüyor mu ey Bahçeli? Genel başkan yardımcılarının, milletvekillerinin, örgütün ekmek yalanına inanıp yaptıkları açıklamaları duymuyor musun ey Bahçeli? Ne ekmeği be? Kimi aldatıyorsun? Kimi aldatıyorsun? Elinde sapanla, yüzü poşulu kişiyi görmüyor musun?
Ondan sonra benim polisime hakaret ediyorsun. Ve diyorsun ki bunun katilini bulun. Benim polisimin orada yaptığı ne? Biber gazı kullanmak. Bu tür eylemlerde biber gazı kullanmak güvenlik güçlerinin en doğal, en tabii hakkıdır. Toplumun huzuru için bunu yapıyor. Dolayısıyla biz orada polisimizin attığı adımı kalkıp da kınayamayız. Maalesef bu Pensilvanya polisimizin içine de fitneyi soktu, orayı da karıştırdı.
Orada da tabii sıkıntılar meydana getirdi. Maalesef onun da bedelini ağır ödüyoruz, onu da söyleyeyim. Bunlar aileleri birbirine düşürdüler. Aileleri böldüler, parçaladılar. Gezi olaylarına, CHP'nin Genel Başkanına avukatlık yapan sen değil misin ey Bahçeli? Ankara'da Türk bayrağını yakanlara, Taksim'e kızıl bayrak asanlara, camilere saygısızlık yapanlara, başörtülülere saldıranlara avukatlık yapan sen değil misin ey Bahçeli? Sayın Bahçeli, peki CHP Genel Başkanına avukatlık yapıyorsun, peki CHP'nin Tunceli milletvekillerini de savunacak mısın? Onların eylemlerine, onların twetlerine de sahip çıkacak mısın?"
Erdoğan, Türkiye'de çok çirkin ve çok tehlikeli bir oyun oynandığını dile getirerek, yıllarca Türkiye'de en üst düzey devlet adamlarını, bürokratları, siyasetçileri dinleyen ve bunları kaydeden Pensilvanya'nın tehditle, şantajla şu anda siyaseti dizayn etmeye çalıştığını söyledi.
Erdoğan, CHP ve MHP'nin maalesef bu ihanet tuzağına düştüğünü, medya ve iş çevrelerinin bu ihanete su taşıdığını kaydetti.
CHP'li Büyükşehir Belediye Başkanına eleştiri
Antalya'nın CHP'li Büyükşehir Belediye Başkanını eleştiren Erdoğan, "Antalya, geçtiğimiz yerel seçimlerde buraya bir büyükşehir belediye başkanı seçti. Aradan 5 yıl geçti. Geride ne kaldı? Söyleyeyim mi? Geride bira festivali kaldı. Geride, ölüleri yakma projesi kaldı. Kafaya bak kafaya. Ölüleri yakarak arsa kazanacakmış, kafaya bak. Geride ne kaldı? Başörtüsü düşmanlığı kaldı" diye konuştu.
"Peki bu zat ne yaptı" diye soran Erdoğan, şöyle devam etti:
"İcazet almak için Pensilvanya'ya gitti. Paralel örgütün liderinin dizinin önüne çöktü, elini öptü, ondan icazeti aldı. Şimdi bu ortaya çıkınca da inkara başladı. Tabii CHP Genel Başkanı Pensilvanya'nın müridi olunca, CHP Pensilvanya'daki zatın eline geçince bu sefer gittiğini itiraf ediyor. Ama işi abartıyor, televizyonda, canlı yayında, Pensilvanya'daki o zatın 'Kur'an tefsirini başucumdan ayırmadım' diyor. Duydunuz değil mi? Sen kim Kur'an tefsiri kim? Bu arada o zatın, Pensilvanya'daki zatın Kur'an tefsiri de yok zaten. Başörtüsüne hakaret eder, bira festivalleri yapar, ölüleri yakmaktan bahseder, sonra da olmayan Kur'an tefsiriyle istismar yapıp komik olur. Antalya bunu hak etmiyor."
Antalya'da bira festivalinde 23 yaşındaki bir üniversite öğrencisinin hayatını kaybettiğini hatırlatan Erdoğan, "Ne diyor bu belediye başanı? Çok enteresan, 'içmeyi bilmiyorsa ben ne yapayım.' Şu hale bakın. Bir genç bunu içerken ölüyor. Zaten sen güya doktorsun, senin yapman gereken insanın sağlığını tehdit eden şeylerle meşgul olmak değil, tam aksine insanın sağlığını tehdit etmeyen şeylerle uğraşmandır. Senin doktorluğun da batsın. Ne doktorluğu. Şu hale bak, 'içmeyi bilmiyorsa ben ne yapayım' diyor. Vekaleten sen onun yerine de içseydin bari" ifadelerini kullandı.
"Şu benzetmeye bak"
"Bununla da iş bitmiyor. Üstelik bu adam, terbiyeden muaf bir adam" diyen Erdoğan, eşi Emine Erdoğan'ın Nejat Uygur'u, eşiyle arasındaki dostluk nedeniyle GATA'da ziyarete gittiğini ancak başörtülü olduğu için içeri alınmadığını anlattı.
Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Düşünebiliyor musunuz? Bir Başbakanın eşini başörtülü olduğu için GATA'ya almıyorlar. Ve bu adam, burayla ilgili ne diyor biliyor musunuz? Bak bak, şu benzetmeye bak. Bu da nerede yazıyor biliyor musun? Ben ona Zaman demeyeceğim saman diyeceğim. Çünkü 3 yıl önce 6 Şubat 2010, bu haberi veriyor. Verdiği haber şu, 'camiye ayakkabı ile giriliyor mu ki GATA'ya türbanla girilsin.' Şu benzetmeye bak. Ama sen camiye ayakkabıyla da girersin. Çünkü sende o noktada öyle bir edep yok, öyle bir adap yok. Sen cami adabını bilmezsin zaten. Çünkü sizin alışkanlıklarınız daha çok bunun üzerinedir. İşte Gezi olaylarında Bezmialem Valide Sultan Camisi'ne Dolmabahçe'de girilen o olayları makul gösteren kimlerdi? Bunlardı. Ne diyor, GATA'ya nasıl olur da türbanla girilir. Ama bak devran değişti, şimdi giriliyor. Şimdi diyorum ki ben 30 Mart'ta Antalya bu zata da dersini vermeli. Çünkü bu zata dersi verdiğiniz zaman aynı anda Pensilvanya'ya da dersini vermiş olacaksınız. Ey Pensilvanya kimle yatıyorsun, kimle kalkıyorsun. Hale bak, ne günlere kaldık."
"Cumhurbaşkanını, Başbakanı dinlemek suç"
Hiçbir zaman gerilimden yana olmadıklarını, hiçbir zaman gerilimin dilini kullanmadıklarını ifade eden Erdoğan, "MHP, CHP, Pensilvanya, medya, işverenler İstanbul'da sokak eylemlerini her gün tahrik ediyorlar. Sandığa gölge düşürmek için her gün yeni bir çirkin komployla ortaya çıkıyorlar. Bunlar mert değiller, bunlar cesur değiller. Bunlar yurt dışına kaçıp oradan korkakça saldırı yapıyorlar. Bunlar sosyal medyada saklanıp oradan alçakça ses kayıtları, montajlar yayınlıyorlar" dedi.
Cumhurbaşkanını, Başbakanı, Genelkurmay Başkanını, bakanları dinlemenin suç olduğunu belirten ve casusluk olduğunu söyleyen Erdoğan, şöyle konuştu:
"Bu ahlaksızlar günlerce, haftalarca bunları ama montaj ama doğru, bunları yayınlıyor. Bunlar casusluk suçundan yargılanacaklar zaten. Bunlara inanmadığınızı biliyorum ama bununla kalmayacak bu iş. Bunlar casusluk suçundan yargılanacaklar. Çünkü bunun bedelini ödemeleri lazım. Biz bu devleti sokakta bulmadık. Öyle geleceksin, sızacaksın, örgütleneceksin, ondan sonra da milleti birbirine düşüreceksin. Yok öyle yirmibeş kuruşa simit. Bunun bedelini ödeyecekler bunlar. İnsan gibi, adam gibi ortaya çıkıp mertçe mücadele vermediler, veremediler. Ben Pensilvanya'ya diyorum, hadi bakalım yüreğin varsa gel parti kur. Siyasete atıl, cesaretle sandıkta hesaplaşmayı göze al. Hadi bakalım gel. Dürüst ol, bırak takiyyeyi, bırak yalanı, bırak iftirayı. Zaten çapulcuların gereğini yapıyor. Onlarla sen bu işi götüreceğini zannediyorsan, onlarla bu iş yürümez. Onlar bu işin bedelini sana çok ağır ödetecek. Bunu da göreceksiniz. Onlarla bu iş yürümez."
"30 Mart'ta cevabını alacaklar"
Mücadelelerinin millete, bayrağa, vatana, devlete sahip çıkma mücadelesi olduğunu belirten Erdoğan, "Bütün bu süre içerisinde bu korkakların, bu hainlerin arkasına saklanıp oradan işi idare etmeye çalışanlar 30 Mart'ta cevabını alacaklar" dedi.
Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
"İstanbul'da bir cenaze törenini bahane ettiler. 22 yaşında daha yeni askerden gelmiş Giresun Alucra'dan Burak Can'ı şehit ettiler. Yanında iki kişiyi yaraladılar, bir tanesi ağır. Terör örgütü 'bunu biz yaptık' dedi. DHKP-C cinayeti üstlendi. Dikkat edin iki gündür CHP Genel Başkanı o örgütü kolluyor, o örgütü gizliyor. Suçu başka yerlere atmaya çalışıyor. Bu siyaset değil, bu mertlik değil, bu demokratik bir tavır değil. Buradan tüm Türkiye'ye, tüm siyasi partilere, 77 milyona açık ve samimi şekilde sesleniyorum, bizimle kimin ne hesabı varsa onu gelsin sandıkta görsün. Sokakta değil, kan damlayan manşetlerde değil, iftiraların, yalanların, kasetlerin, montajların arkasına saklanarak bizimle hesaba girmesinler. Sandık, sandık, sandık. Sandık er meydanıdır, sandık demokrasi meydanıdır. Yüreği yeten gelsin sandıkta kozunu bizimle paylaşsın. Sandıktan kaçanları sizin de görmenizi istiyorum. Sandık öncesinde sokakları tahrik edenleri görmenizi istiyorum. Namertçe kasetlerin, montajların iftiraların ardından siyaset yapmaya çalışanları görmenizi istiyorum. Bunlar sizin iradenizi hiçe sayıyor, sizin sandıkta vereceğiniz kararı gölgelemek istiyor. Bunlar inşallah 30 Mart'ta dersi alacaklar."
Başbakan Erdoğan, "Devletimizin okulları bize yeter. Hem para vereceğiz, hem hakaret işiteceğiz" dedi.
Geceleri "beddua seansları" yapıldığını aktaran Erdoğan, "Ablaları var bunların, geceleri beddua seansları yapıyorlar. Başbakana beddua seansları. Siz samimi değilsiniz, sizin beddualarınız tutmaz. Bumerang gibi onları vurur. Samimi olanlar burada. Suriye'den gelen dualar bize yeter, Filistin'den gelen dualar bize yeter, Myanmar'dan gelen dualar bize yeter, Libya'dan gelen dualar bize yeter. İsrail bombalama yapıyor, 'İsrail teröristleri bombaladı' diye bunların televizyonu yayın yapıyor. Bunlar bu. Mavi Marmara'da bunu yaptılar ama inşallah 30 Mart'ta ümitlerini kaybedecekler."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder