Antalya Sanayici ve İşadamları Derneği'nin (ANSİAD) geleneksel kahvaltısına katılan Özdilek Alışveriş Merkezleri Tekstil San. A.Ş.’nin Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Özdilek, pahalı telefon kullanımının giderek yaygınlaşmasına Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın da dikkat çektiğini anımsatarak, “Tüketim ve gösteriş toplumu olmaya başladık. Etrafınızda gösteriş yapanlar varsa onlardan uzaklaşın, size faydaları olmaz” dedi. “Hepimizin patronu müşteridir. Alışveriş yapmazsa hepimizi kapının önüne koyar” diyen Özdilek, yatırımcının parası olmadığını, cesareti olduğunu belirterek, “Para tren biz istasyonuz” diye konuştu. Özdilek, çocukların eğitimi konusunda fikirlerini de açıklayarak, “Onlara sevgiyi öğretin. Üretmeden tüketen kişilerin asalak olduğunu öğretin” dedi.
ANSİAD Başkanı Ali Eroğlu'nun yönettiği, Akra Barut Otel'de her hafta Çarşamba günleri düzenlenen kahvaltıya konuk olan Hüseyin Özdilek, Tokat'ın Erbaa ilçesinde geçen çocukluk yıllarından başlayarak yaşam öyküsünden kesitler anlattı.
Çocukluk yıllarının sıkıntılı geçtiğini, bisikleti olmadığı için saati bir liradan 50 kuruşa bisiklet kiraladığını anlatan Özdilek; İlkokula giderken yaz tatillerinde kiremit fabrikasında ve tütün işinde çalıştığını, ortaokulu bitirdikten sonra taşındıkları Bursa'da Akşam Ticaret Lisesi'nde okurken dayısının havlu mağazasında çalışarak iş hayatına da girdiğini dile getirdi.
O yıllarda elektrik olmadığı için idare lambası ile derslere çalıştıklarını anlatan Özdilek şöyle devam etti:
“Ablam 15 yaşında ortaokulu bitirdi, yaşını büyüttüler, şehirlerarası santral memuru oldu. O zamanlar en iyi geçinenler, durumu iyi olanlar memurlardı. Telefonla görüştürmek bayağı bir işti, yıldırım telefon için 8 saat beklemek zorundaydı insanlar. Şimdilerde çocuklar cep telefonunun birini alıp, ötekini atıyorlar. Tüketim ve gösteriş toplumu olmaya başladık. Yazık. Cumhurbaşkanımız bile bu konuya dikkat çekti. Bu cep telefonu ithalatına çok büyük paralar veriyoruz. Etrafınızda gösteriş yapan varsa uzaklaşın. Üzerindeki elbise çok güzel olmuş ne işe yarar, içini dolduran adam yoksa”
17 yaşımda ihaleye girip dükkan aldım
1967 Yılında Erbaa'daki evlerini sattıklarını, annesinin parayı kendisine verdiğini ve belediyenin sattığı dükkanların ihalesine girdiğini söyleyen Özdilek, “Dükkanın muhammen bedeli 150 liraydı. Dayım 300 liraya kadar al, daha fazlasını verme diyerek tembihledi. Karşıma Kemal diye bir rakip çıktı. Ben 1-2 lira artırıyorum, o 15-20 lira. 355 liraya kadar çıktı, 'Benden bu kadar' dedi. 356 liraya dükkanı aldım” diye konuştu.
1969 Yılında liseyi bitirip Eskişehir İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi'ne girdiğini, devam mecburiyeti olmadığı için sınavlara girdiğini dile getiren Hüseyin Özdilek konuşmasını şöyle sürdürdü:
“1971'de çalışmak için İngiltere'ye gittim. Bir arkadaşım mektup yazdı, iş bulabileceğini söyledi. Sınırda mektubu okudular beni İngiltere'ye almadılar. Avrupa'nın çeşitli şehirlerini gezdim. Berlin'de metro inşaatında çalıştım. Pet şişeyi ilk kez orada gördüm. Elektrikli tren vardı İtalya'da. Demirel Başbakan'dı. 1980 Yılında İtalya'nın seviyesine geleceğimizi söylemişti, onu hatırladım. 80'de gelemedik ama her iktidar ülkenin kalkınması için elinden geleni yaptı”
Türkiye'ye geri dönüp, bir yandan üniversitede sınavlara girerken, diğer yanda da havlu işine girdiğini hatırlatan Hüseyin Özdilek; “önce kaliteli marka havluları taklit ederek işe başladım. Daha ucuz vermeme ve daha kaliteli olmasına rağmen satılmadı. Anladım ki, çakma malla bir yere varılmıyor. Kendi çeşidimi yarattım, hep müşterinin ayağına gittim” dedi. İmalata başlayıp işi genişletince Anadolu'ya açıldığını, İngiltere'den gelen arkadaşına da sermayesi olmadığı halde yüzde 25 hisse verdiğini söyleyen Özdilek, “Hayatım boyunca paylaşmayı sevdim. Öldükten sonra arkandan 'İyi insandı' denilmesi çok önemli. O arkadaşım daha sonra ayrıldı, ona da fabrika kurduk, hala çalışıyor” diye konuştu.
3 saat bulaşık yıkadım
İnsanların yaşamlarını sürdürmek için önce yeme içmeye, sonra barınmaya ihtiyaçları olduğunu söyleyen Hüseyin Özdilek, yaşam ve para konusundaki felsefesini şöyle dile getirdi:
“Bu ideallerinizi elinizdeki imkanlarla gerçekleştirmek için kurumsallaşmak zorundasınız. Ana ihtiyaçlarınız kadar para sizin, artanı önce Allah'ın, sonra TC Devletinin. Siz emanetçisiniz, o yüzden emanete iyi sahip çıkmak zorundasınız. Bu yüzden herkese eşit ve adil davranacaksınız. Ya olduğunuz gibi görüneceksiniz, ya da göründüğünüz gibi olacaksınız. Mütevaziliği elden bırakmayacaksınız, nereden geldiğinizi unutmayacaksınız. 1998'de Kocaeli Özdilek açılırken müthiş bir kalabalık birikti. Herkes yiyor, içiyor bulaşıklar dağ gibi oldu. Kadınlar yetişemiyor. Kendimi bulaşıkhanede buldum. 3 saat bulaşık yıkadım. Sonra İSO Belgesi için işyerini denetliyorlar. Bulaşıkhanedeki kadına sormuşlar 'İşinden memnun musun?' diye. 'Nasıl memnun olmam. Ben Hüseyin Özdilek'le birlikte bulaşık yıkadım' demiş. İşyerinizin gerçek patronunun müşteri olduğunu unutmayın. Müşteri alışveriş yapmazsa hepimizi kapının önüne koyar. Müşteri parayı kolay kazanmıyor. Çok titiz ve agresif müşteriye mal satabilirseniz başarılısınız”
Kurumsallaşma ve teknoloji
Dünyada 100 büyük Holding olduğunu, bunların 400-500 milyar dolardan başlayan cirolar yaptığını söyleyen Hüseyin Özdilek; bu konudaki öneri ve görüşlerini şöyle anlattı:
“Bunların hepsi kurumsallaşmış, şeffaf ve serbest piyasa ekonomisi ile yönetiliyor. Ama aralarında bir tane Türk yok. Daha kat etmemiz gereken çok yolumuz var. O yüzden emek-yoğun işlerden teknoloji-yoğun işlere kaymalıyız. Vizyonumuz ve misyonumuz olmalı. Dünyaya entegre olmalıyız, kendimizle değil, dünya ile rekabet imkanlarını aramalıyız. Teknolojinin tüm imkanlarını kullanıp, kurumsallaşmalıyız. Adama göre iş değil, işe göre adam çalıştırmalıyız. Başarı için çocuklarımıza önce aile terbiyesi, sonra da teorik ve pratik bilgiler vermeliyiz. Devletin desteklerini doğru yerde ve doğru zamanda kullanmalıyız. Dünyayı gezmeliyiz, ne yaptıklarını, nasıl yaptıklarını görmeliyiz. Şehirlere göç yüzünden tarımı ihmal ediyoruz. Göçü durdurmalıyız. Ne iş yaparsak yapalım nitelikli iş yapmalıyız. Çünkü Türk insanının ne bir Amerikalı'dan, ne bir Alman'dan ne bir Fransız'dan ya da Çinli'den geri kalır yeri yok. Bir söz var hani 'Türk gibi başla Alman gibi bitir' Bu söz yaptığı işin sonunu getiremediğini anlatıyor. Yanlış. 'Türk gibi başla, Türk gibi bitir' demeliyiz artık. Bir de bir kişinin çalışıp 5 kişinin yediği devri kapatmalıyız artık. Herkes üretime katkı vermeli. Bizim ülkemizin yarısı kadın, yarısı erkek. Yarısı çalışıp, tümü yiyorsa bu toplamdan nasıl kalkınma beklersiniz?”
Soru ve cevaplar bölümünde ANSİAD üyelerinin sorularını yanıtlayan Özdilek, yeni yatırımlar konusundaki bir soruya, “Yatırımcının parası yoktur. Cesareti vardır. Para tren biz istasyonuz. Yeni yatırımlarımızda farkındalık yaratmak zorunda olduğumuzu hissediyorum. Buna göre yatırımlarımızı çeşitlendiriyoruz” şeklinde yanıt verdi. Bir soru üzerine; Yeni gençlikle ilgili düşüncelerini de dile getiren Özdilek, şöyle konuştu:
“Gençlik konusunda en önemli görev anne ve babalara düşüyor. Çocuğunuzu sevgi ile büyütün, saygı sevgiden gelir. Bilgi ile donatın. Yeteri kadar zaman ayırın. Biz zamanında bu anlamda çocuklarımızla ilgilenmedik. Çocuğunuza ayağını yorganına göre uzatmayı, bütçe yapmayı öğretin, arkadaş seçmeyi öğretin. Şirketlerinizi bu anlamda kurumsallaştırın. Kurumsallaşmayan şirketler 2 nesilden sonra bitiyor. Çocuklarımızın bu nedenle her istediğini de yapmayın. Tabi siz sık sık telefon değiştiriyorsanız, onlar da değiştirecektir. Üretmeden tüketen kişilerin asalak olduğunu onlara öğretin”
Toplantıyı kısa bir konuşma ile kapatan ANSİAD Başkanı Ali Eroğlu, Özdilek'in üzerine basarak sözünü ettiği kurumsallaşma ve sürdürülebilirlik konusunda, çalışma başlatacaklarını ve hafta sonu gerçekleştirilen Yüksek Danışma Kurulu toplantısında bu konuda bir komite oluşturma kararı aldıklarını belirtti. Eroğlu kapanış konuşmasının sonunda ANSİAD üyelerini Perge Antik Kenti'nde sütunları ayağa kaldırma projesine destek vermeye çağırdı ve bir sütunun ayağa kaldırılması için ilk bağışı da kendisi yaptı.
HABERCİ / Mehmet BULUT
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder