AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''MHP de, BDP de artık morg önünde nöbet tutmayı bıraksın, şehitlerimizi, terörist cenazelerini istismar etmeyi bıraksınlar ve çözüm için sürece dahil olsunlar" dedi.
Erdoğan, Kepez Hasan Doğan Stadyumu'nda düzenlenen il kongresinde, terör sorunu ile ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Millet AK Parti hükümetine hangi konuda yetki verdiyse o konunun üzerine gittiklerini belirten Başbakan Erdoğan, milletin ''çöz'' dediği sorunları çözdüklerini dile getirdi. Erdoğan, oy versin ya da vermesin, hiçbir ayrım yapmadan ve ayrımcılığa asla fırsat vermeden sorunların çözümü için gayret gösterdiklerini ifade etti.
Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
''Terör meselesi, bu ülkenin milli bir meselesidir. Her şeyden önce siyasi değil, insani meselesidir. Terör meselesi, sadece belli bölgeleri, belli etnik grupları, belli coğrafyaları etkileyen değil, topyekun Türkiye'yi ilgilendiren bir meseledir. Al kanlar içinde toprağa düşen her şehit, bizim, hepimizin evladıdır. Yüreği yanan her ana bizim anamızdır. Ocağı sönen her yuva bizim yuvamızdır. Biz, partizanlık yapmadan, oy kaygısına düşmeden, popülizme tevessül etmeden, samimiyetle bu meselenin üzerine gittik. O kadar ki yeter ki millet kazansın, yeter ki ülke kazansın, yeter ki Türkiye kazansın diyerek her türlü riski aldık.
Terör meselesinde, Doğu, Güneydoğu meselesinde, bizden öncekiler gibi biz de idare-i maslahata başvurabilirdik. İnanın, hiçbir risk almayabilirdik bizden öncekilerin almadığı gibi. Görmezden gelebilirdik, sırtımızı dönebilirdik, acılara, kana, gözyaşına kayıtsız kalabilirdik. Ama biz, bunu emanete hıyanet olarak biliriz. Bunu yapmak, yaşanan acıya, yaşanan drama sessiz, tepkisiz kalmak, bizim nezdimizde milletin emanetine hıyanettir.
Millet, bizden çözüm istedi. Biz de tüm samimiyetimizle, çözüm yoluna elimizi, kolumuzu, tüm gövdemizi koyduk, yüreğimizi koyduk. Biz, bu çözüm sürecinde, toplumun tüm kesimlerini, böyle milli bir meselede yanımızda görmek istedik.''
''Sözü, görüşü olan herkesi sürece dahil etmek istedik''
Toplumun çok değişik kesimlerinden, sivil toplum örgütlerinden, sanatçılardan, aydınlardan, sporculardan, iş dünyasından bu konuda büyük destek aldıklarını vurgulayan Başbakan Erdoğan, seçimlerde, halkoylamalarında milletten destek aldıklarını ve toplumun bütün kesimleriyle istişareler yaptıklarını söyledi.
Erdoğan, bu konuda sözü olan, görüşü olan, önerisi olan herkesi sürece dahil etmek için samimi gayret gösterdiklerini, hepsiyle görüştüklerini ve konuştuklarını anlattı.
Siyasi partiler ve medya olmadan bu işin çözülemeyeceğini söylediklerini hatırlatan Başbakan Erdoğan, siyasi partilere çağrı yaparak kapılarını çaldıklarını ifade etti.
Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
''Zaman zaman bu kapılar yüzümüze kapandı. İşte ben MHP'nin kapısını üç kez çaldım. Beyefendi'den randevu dahi alamadım. Medyaya çağrı yaptık, terör gibi hassas bir meselede, 'milletin hassasiyetlerini lütfen gözetin' dedik. Patronlarıyla görüştük, genel yayın yönetmenleriyle görüştük. Maalesef yeterli desteği yine bulamadık. Bakın burada şunu açık açık söylemek durumundayım: Terörist başlarıyla, teröristlerin liderleriyle görüşmeyi başarı telakki eden medya mensupları var. Acaba siz bunları yapmak suretiyle benim milletime, benim ülkeme, terörün çözümüne ne kazandırdınız bunu söyler misiniz?
Dünyanın hemen her yerinde belli siyasi gruplar, bu tür terör faaliyetlerine sempati duymuş, kimi zaman aleni, kimi zaman gizli, bu tür faaliyetlere sempatiyle yaklaşmıştır. Maalesef, işte bizde de bunu yaptılar, bunu yapıyorlar. Terör örgütü PKK ile ideoloji noktasında, mezhepçilik noktasında, inanç, dil, söylem noktasında ortak paydaya sahip olanlar, gerekli insani tepkiyi, gerekli vicdani tepkiyi ortaya koymadılar, koymak istemediler. Gittiler Kandil'de terör örgütünün yöneticileriyle görüştüler, geldiler etrafa sempati pompaladılar. Bilerek ya da bilmeyerek, kasıtlı ya da kasıtsız, terör örgütüne adeta oksijen verdiler.
Terörle mücadelede, bırakın tarafsız kalmayı, güvenlik güçlerinin moralini bozmak, kararlılığını kırmak için her yola başvurdular. Nasıl ki şehitlerimizi sadece hükümeti yıpratmak için istismar ettilerse, sivil terör kurbanlarını da sadece hükümeti yıpratmak için istismar ettiler.
Dikkat edin, Bingöl'de bir canlı bombanın üzerine kapanarak, hem yavrularını, hem sokaktan geçen insanları, canı pahasına kurtaran Hatice Belgin'i konuşmazlar. İstanbul'da bir belediye otobüsünde, molotofla yakılarak katledilen Serap kızımızı konuşmazlar. Siirt'te bir arabanın içinde yüzden fazla mermiyle katledilen, şehit edilen 4 hanım kardeşimizi konuşmazlar. Batman'da karnında bebeği ile katledilen Mizgin Doru kardeşimizi konuşmazlar. Terör örgütünün infazlarını, terör örgütünün katlettiği kadınları, ölüme terk ettiği kadın teröristleri konuşmazlar. Biz, bu sorumsuzluğa hiç aldırış etmedik. Biz bu sorumsuzca tavırlara hiç aldanmadık. Biz, bu psikolojik operasyonlara, içeriden ya da dışarıdan destek alan bu kampanyalara asla boyun eğmedik.''
''Biz, kapımızı ardına kadar açtık''
Bir yandan 81 ile hizmet götürdüklerini, bir yandan da bu milli meseleyi çözmek için var güçleriyle çaba sarf ettiklerini belirten Erdoğan, yalnız da olsalar bu meseleyi çözeceklerini ve millet arkalarında olduğu müddetçe bu meselenin üzerine gideceklerini dile getirdi.
Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
''Şimdi, Anamuhalefet Partisi, geç de olsa, bu meseleyi gündemine aldı. Biz bundan memnuniyet duyduk. Biz, kapımızı ardına kadar açtık, CHP Genel Başkanı ve heyetini buyur ettik. AK Parti Genel Merkezi'nde, CHP heyetini ağırladık, kendilerini dinledik. İşte bu bizim sözümüzde ne kadar durduğumuzu gösteriyor. Mesele çözüm... Bizim bağcıyla işimiz yok. Diyoruz ki millet üzümü yesin.
Konuştuk ve dedik ki: MHP'ye çağrı mı yaptınız, yaptınız. MHP kabul etmiyor mu sizi- Şu anda etmiyor. BDP malum. Bakın, eğer siz bu konuda samimiyseniz, MHP de olmasın, BDP de olmasın önemli değil. Gelin biz ikimiz beraber bu işi birlikte yürütelim dedik. Önerileriniz nelerse bu önerilerinizi sunun, heyetinize talimat verin. Ben de heyetime hemen talimat veriyorum. Birlikte çalışsınlar ve bu önerilerden yapılması gereken neyse, atılması gereken adım neyse bu adımı atmaya biz hazırız dedim. Çünkü bizin derdimiz var. Dertliyiz biz. Dertli olmayan bu işleri çözemez.
Biz bütün bunlara rağmen, aynı şekilde MHP'nin ve BDP'nin bu sorunun çözümüne samimiyetle katkı vermesini bekleriz. Çıkıyor Sayın Bahçeli, söylediği lafa bak... 'Bu bir şeytan üçgenidir' diyor. Ya Sayın Bahçeli beni konuşturtma. Affedersin, Öcalan'ı idamdan kurtaran sensin, sen. Altında senin imzan var, merhum Bülent Ecevit'in, Mesut Yılmaz'ın imzası var.
Bu bizim elimizde belge olarak duruyor. Bu sana zaten yeter. İdam cezasının kaldırılmasına kadar kadar bunu sümenaltı ettiniz, oyaladınız. Ama ne kadar oyalarsanız oyalayın o belgeler şimdi elimizde. İşte Bahçeli bu. Bunlar hep milletimizi aldattılar. Ama buna rağmen ben diyorum ki: MHP de BDP de artık morg önünde nöbet tutmayı bıraksın, şehitlerimizi, terörist cenazelerini istismar etmeyi bıraksınlar ve çözüm için sürece dahil olsunlar. Türkiye'nin artık buna tahammülü yok. Kürt kardeşimin de Türk kardeşimin de artık buna tahammülü yok.''
Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
''Biz bu topraklar üzerinde biriz, beraberiz, kardeşiz. Zira benim Kürt kardeşimi kimse terörist olarak anamaz. Bu ciddi bir yanlıştır. Biz bu ülkede Türküyle Kürdüyle Lazıyla, Zazasıyla, Arabıyla, Boşnağıyla, Arnavutuyla, Çerkeziyle, Türkmeniyle, Yörüğüyle, hepsiyle yaradılanı severiz Yaradan'dan ötürü anlayışıyla hepsini seviyoruz. İlkemiz bu. Biz yola çıkarken üç şart koyduk. Bölgesel milliyetçilik yapmayacağız dedik. Devletin gitmediği tüm bölgelere devletin eli gitti. 81 ilin tamamında altyapı ve üstyapısıyla elhamdülillah Türkiye Cumhuriyeti devleti var.
Perşembe günü Çanakkale'ye gittik, şehitlerimizi ziyaret ettik, onlara bir Fatiha okuduk ve orada Çanakkale Destanı Tanıtım Merkezi'ni açtık... Gençler, sizlerden de rica ediyorum, Çanakkale'ye gidin. O şehitlikleri adeta bir gülistana çevirdik, gidin, orayı ziyaret edin. Orada şehitlerimize birer Fatiha okuyun. Orada şehitlerimizin mezar taşlarını okuyun. 'Şehitlerimize ölüler demeyiniz. Onlar diridirler, ama siz bilmezsiniz' hüküm bu... Çanakkale bizim kardeşliğimizin abidesi. Orası bizim, millet olduğumuz, kardeşliğimizi pekiştirdiğimiz yer. Kastamonu'da, Çanakkale için, 'ana ben gidiyom düşmana karşı, gençliğim eyvah' diye ağıt yakılırken, aynı anda Diyarbakır'da da 'Allah'ım, peygamber, Kur'an hürmetine bizi muzaffer eyle diye ağıtlar yakıldı.
Çanakkale'deki şehitlerimiz hürmetine biz bu meseleyi çözeceğiz. Sarıkamış'taki, Dumlupınar'daki şehitlerimiz hürmetine biz bu meseleyi çözeceğiz. Allah'ın izniyle, Türkiye'yi biz yine kardeşlik üzerine büyüteceğiz. Kardeşlik hukukunu gözeterek, kardeşliği yücelterek Türkiye'yi en ileri seviyelere taşıyacağız.''
''Menzile erişinceye kadar, gideceğiz gündüz gece''
14 Ağustos 2001'de, Türkiye sevdalısı bir grup dava arkadaşı olarak bu yola çıktıklarını belirten Erdoğan, yola çıkarken milletin hissiyatını bildiklerini ifade etti.
Milletin ihtiyaçlarını bilerek bu yola çıktıklarını vurgulayan Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
''Milletimizin arkamızda olduğunu, milletimizin bizimle birlikte olduğunu bilerek yola çıktık. 14 Ağustos 2001'de, bir otelin toplantı salonunda başlayan o yolculuk, bugün işte bu heyecana, bu coşkuya, böyle büyük bir sevdaya dönüştü. Bugün biz, artık parti toplantımızda bile stadyumlara sığmıyoruz. Bugün biz, il kongrelerini dahi stadyumlarda yapan bir partiyiz. Böyle bir coşkuyu, böyle bir heyecanı, böyle bir sevdayı Türkiye daha önce hiç görmedi, daha önce hiç yaşamadı. Çünkü biz, gönüllerin partisiyiz. Biz, gönüllerin fatihiyiz. Derviş Yunus ne güzel söylemiş: Ben gelmedim davi için, benim işim, sevi için, dostun evi gönüllerdir, gönüller yapmaya geldim'... Biz gönüller yapmaya geldik. Biz, gönüller yaparak, gönülleri fethederek, gönüllere taht kurarak, gönül erleri olarak bugünlere geldik.
Biz, Antalya'da, Korkuteli'nde, Akyar köyündeki yaşlı ninelerin hayır dualarıyla bugünlere ulaştık. Kumluca'da, Beşikçi köyündeki dedelerin hayır dualarıyla bu noktalara geldik. Gazipaşa'da Aydıncık köyündeki çocukların, Elmalı'da Çalpınar köyündeki hanım kardeşlerimizin umudu olarak, onların dualarıyla, onların destekleriyle bu seviyelere ulaştık. Hiçbir zaman 'tamam' demedik, 'tamam' demiyoruz. Daha yola çıkarken biz bir şey söyledik, Aşık Veysel'in diliyle söyledik: Uzun ince bir yoldayız, gidiyoruz gündüz gece, yetişmek için menzile gidiyoruz gündüz gece... İnşallah, menzile erişinceye kadar, gideceğiz gündüz gece.
Biz bu yola baş koyduk, biz bu yola can koyduk. 'Canların canına, bu aziz millete can feda olsun' dedik, bu yola biz öyle çıktık. Hep dik durduk, dik durmaya devam edeceğiz. Bundan hiç şüpheniz olmasın. Bizim istikametimiz, milletimizin istikametidir. Bizim, bugüne kadar yolumuzu milletimiz belirledi, rotamızı milletimiz çizdi, yol haritamızı milletimiz şekillendirdi. Biz attığımız her adımda milletin hissiyatını dikkate aldık. Yaptığımız her işte, milletin beklentilerini, taleplerini, ihtiyaçlarını gözettik. Millete mugayir hiçbir iş yapmadık, milletin hilafına hiçbir adım atmadık.''
Türkiye genelinde birçok ilde oy oranlarını artırdıklarını belirten Başbakan Erdoğan, AK Parti'nin Türkiye'nin ve tüm milletin partisi olduğunu ifade etti.
Erdoğan, bugünkü il kongresinin hemen ardından kolları yeniden sıvayarak 2014 mahalli seçimleri için çalışmaya başlayacaklarını söyledi.
Bu kapsamda kapı kapı dolaşacaklarını ve Antalya'daki herkese ulaşacaklarını ifade eeden Erdoğan, şunları kaydetti:
''Her bir kardeşimize ulaşacağız. Onlara özellikle de 2009 seçimlerinde, CHP tarafından verilen vaatleri hatırlatacak, o vaatlerin nasıl boş çıktığını anlatacağız, hafıza-i beşer nisyan ile maluldür, insanoğlu unutuyor. Geliyorum, acaba diyorum bu başkan bir şeyler yapmış mı diyorum Antalya'ya. Bakıyorum ki Menderes Bey neler yapmışsa, sadece onlar var, yapılan yeni bir şey yok. Bakıyorum merkezi yönetim olarak biz ne yapmışsak onlar var, bunun dışında bir şey yok. Ne yaptın sen- 2009 seçimlerinde ne gibi vaatler verilmişti CHP tarafından. Bakın ben size onların bazılarını hatırlatayım. Suyu ucuzlatacaktı ucuzladı mı- Yoksa üzerine zam mı yaptı- Bu CHP, size ne dedi- '10 bin ev hanımı ve 5 bin genci sigortalı meslek sahibi yapacağız' dedi. Yaptı mı- Ev hanımları haftada 5 gün, günde 4 saat çalışacaktı, sigortaları ödenecekti, var mı böyle bir şey- Antalya'da elektrik faturası tarihe karışacaktı, karıştı mı- Ulaşımı, yoksulluğu, çevre kirliliğini, konut sorununu, esnafın sorununu çözecekti, çözdü mü- Her sabah Antalya'da 100 bin çocuğa süt dağıtacaktı, dağıttı mı- Şimdi hakkını yemeyelim. Ama Antalya'ya çok önemli, çok anlamlı bir festival kazandırdı. Almanya'daki bira festivalinin aynısını Antalya'ya taşıdı. Hatırlayın bir gencimiz de fazla kaçırdı ve biliyorsunuz öldü. 3,5 yılda yaptığı en anlamlı, en fazla iz bırakan eseri bu oldu. İşte 2014'te Antalya'da sizlerle birlikte bu zulme son vereceğiz.''
Başbakan Erdoğan, 2014'te Antalya'yı bir dünya kenti markası yapmak için yerel projelere devam edeceklerini bildirdi.
Antalya Büyükşehir Belediyesinin, Kepez'de ''Benim belediyem değil'' diyerek yapması gereken yatırımları yapmadığını savunan Erdoğan, ancak buna rağmen Kepez'in bir ilçe belediyesi olarak kendi gayreti ile yapılanları başarı ile devam ettirdiğini söyledi.
''Turizmde dünyanın parlayan yıldızı olduk''
Hükümet olarak Antalya için projelerini aynı hızla sürdürdüklerini dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:
''Son 9,5 yılda her alanda olduğu gibi turizmde de dünyanın parlayan yıldızı olduk. Geldiğimizde 13 milyon turist vardı Türkiye'de; şimdi 31 milyonu aştık. Düşünün 8,5 milyar dolar turizm geliri vardı, ama şimdi hamd olsun, 23,5 milyar dolar turizm gelirine ulaştık. Antalya bu işte bir numara, turizmde bir numara. 2011 yılında dünyanın en çok turist ağırlayan 6. ülkesi olduk. Ülkemizin turizmdeki en önemli markası Antalya oldu. Bugün bütün dünya, Antalya'yı tanıyor. Antalya'nın tarihi ve doğal güzelliklerini tanıyor. Biz bütün dünyada, ülkemizin güzelliklerinin tanıtımını yapıyoruz. Bu tanıtım çalışmalarında Antalya'nın çok özel bir yeri var. Antalya'ya dünyanın 4 bir yanından ziyaretçi geliyor, sadece deniz kıyısında tatillerini geçirmelerini yeterli görmüyoruz, inşallah uluslararası camiadan misafirlerimiz deniz kıyısındaki tatilleri yanında ören yerlerimizi, müzelerimizi yaylalarımızı gezsinler, böylece halkımız ve esnafımız daha fazla gelir elde etsin diye çalışıyoruz. Bunun için tarihi eserlerimizi, tabiatın yeşilini, denizin mavisini korumalı, tertemiz tutmalıyız. Antalya'da yaşayan, burada tatil yapan, gelip geçen bütün vatandaşlarımız, bütün esnafımız, kamu kurumlarından sivil toplum örgütlerine kadar sorumluluk sahibi herkes bu anlayışla hareket etmeli.''
Antalya için hizmet üretmeye, eser üretmeye kararlılıkla devam edeceklerini vurgulayan Erdoğan, bugünkü kongrenin ardından da Antalya'ya kazandıracakları 68 ayrı eserin açılışını yapacaklarını ifade etti.
Antalya'ya stadyum müjdesi
Antalya'ya ayrı bir müjdesi olduğunu belirten Erdoğan, şöyle dedi:
''Antalya için sözünü verdiğimiz stadyumla ilgili çalışmaları başlattık. Daha önce Büyükşehir Belediyesi bunu engellemişti, engelliği için yapılamadı. Yeni teşkilatlanma yasası ile kurduğumuz Çevre Şehircilik Bakanlığı ile artık bu iş tamamıyla Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'mız tarafından imarı proje onayı gibi yapılacak durumda. Yani burada büyükşehir belediyesinin vesaire dahli söz konusu değil. Gençlik ve Spor Bakanlığı ile TOKİ, Antalya için stadyumun yer alacağı spor kompleksinin yapım protokolünü imzaladılar.''
Bunun için yer ve projenin hazır olduğunu ifade eden Erdoğan, ''Mülkiyeti Gençlik ve Spor Bakanlığı'na ait arsa üzerinde, UEFA standartlarına uygun 33 bin kişilik stadyumu Antalya'mıza kazandırıyoruz. Bu konuda gerekli talimatı Gençlik ve Spor Bakanı'mıza ve TOKİ'ye vermiş bulunuyorum'' dedi.
Bunun yanında 10 bin kişilik kapalı spor salonunu da yapacaklarını bildiren Erdoğan, fevkalede bir durum olmadığı sürece 2014 gibi bunu bitireceklerini ifade etti.
Antalya'yla eğitim alanında verdikleri hizmetler hakkında da bilgi veren Erdoğan, iktidarları döneminde Akdeniz Üniversitesi bünyesinde 7 fakülte, 3 enstitü, 5 meslek yüksekokulu, 2 yüksek okul ve 8 araştırma ve uygulama merkezinin hizmete girdiğini kaydetti.
Akdeniz Üniversitesi'ne 11 bin kişilik stadyum kazandırdıklarını anlatan Erdoğan, bugün o stadyumun da resmi açılışını yapacaklarını bildirdi.
Erdoğan, ''Fakat bir tarafı açık tribün, bugün onunda müzakeresini yaptık. Rektörümüzle arkadaşlarım görüşecekler. İnşallah o açık tribünü de süratle kapalı hale getirip istiyoruz ki Antalyaspor, bu sezon maçlarını orada oynasın'' dedi.
Büyük bir kongre merkezini de Antalya'ya kazandıracaklarını dile getiren Erdoğan, ''Sağlıkta attığımız adımları biliyorsunuz. Sağlıkta özellikle Antalya'mıza büyük bir şehir hastanesini kazandıracağız. Şu ana kadar 340 milyon liralık yatırım yaptık'' diye konuştu.
Antalya, Alanya, Korkuteli, Manavgat adalet saraylarını bitirdiklerini anlatan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Kemer ve Kumluca adalet hizmet binalarının projeleri devam ediyor. Serik adalet hizmet binası ihale aşamasında. Sayın Bahçeli Serik'e gelmiş, orada demiş ki 'Hükümet buraya ne yaptı-' Ayıptır, ayıptır, ehli insaf olanlara bir sor, Serik'e neler yapıldı- Şu anda Serik hala keson sularından idare ediyor. Şimdi inşallah 1,5 yıl içerisinde Serik'e rahat rahat huzurla içebileceği suyu DSİ ile getiriyoruz, biz getiriyoruz.
Finike ilçesinin adalet hizmet binasını da yatırım programımıza aldık. TOKİ aracılığıyla Antalya'da bugüne kadar 3 bin 444 konut uygulaması başlattık, sahiplerine teslim ettik. Antalya, Manavgat, Konya, Kayseri'yi yüksek hızlı trenle birbirine bağlıyoruz. Proje çalışmaları başladı. 2013'te projeyi bitirip inşallah diğer altyapı çalışmalarını tamamladıktan sonra startını vereceğiz. ''
Ulaşım projeleri
2002 yılına kadar Antalya'da 196 kilometre bölünmüş yol olduğunu hatırlatan Başbakan Erdoğan, kendilerinin 9,5 yılda 284 kilometre bölünmüş yol yaptıklarını söyledi.
Erdoğan, ''15 kilometresini geçmiş yıllarda tamamlayarak trafiğe açtığımız Antalya Kuzey Çevre Yolu'nun geriye kalan kısmının ihalesini yapıyoruz. Antalya'yı, Ankara ve İzmir'e bağlayacak, Afyonkarahisar, Antalya, Alanya otoyolu proje çalışmaları devam ediyor'' dedi.
Doğu Anadolu-Batı Karadeniz Bölgesi'ni Akdeniz Bölgesi'ne bağlayacak, Antalya, Konya, Aksaray, Nevşehir, Kayseri demiryolu hattını yaptıklarını belirten Başbakan Erdoğan, inşaatı devam eden demir yolu hattını 2013 yılı içerisinde bitirip hizmete sunmayı planladıklarını bildirdi.
40 milyon liraya mal olan Demre yat limanının proje ve etüt çalışmalarının devam ettiğini de ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu:
''Altyapı çalışmalarını tamamladıktan sonra hemen inşaatına başlayacak, inşallah 2014 yılında bitirmiş olacağız. Gazipaşa'da yapacağımız yat limanının proje sözleşmesi imzalandı. İnşallah yap, işlet, devret modeli ile hayata geçireceğiz.
Terminal binası iflas etmişti, ikincisini yaptık ve Antalya'yı rahatlattık. AK Parti iktidarı bu. Orman ve su işlerinde 839 milyon TL'lik yatırım yaptık Antalya'ya. Bugüne kadar Dim Barajı başta olmak üzere 19 sulama projesi ve 25 taşkın koruma tesisini hizmete aldık. Bin gölet projesi kapsamında Antalya'da bu yıl içinde 70 bin dekar araziyi sulayacak olan 13 gölet inşaatının yapım ihalesini yapacağız. Antalya'da 2002'de 16 milyon lira tarımsal destek verilmişti. 2011'de 55 milyon verdik, 2012'de 29 milyon verdik.''
''Ekonomide nereden nereye gelindi''
AK Parti göreve geldiğinde iktidarda, MHP, DSP ve ANAP'ın olduğunu anımsatan Erdoğan, şunları belirtti:
''IMF'ye olan borcumuz 23,5 milyar dolardı. Biz devamlı ödedik, ödedik, ödedik. Şu anda IMF'ye olan borcumuz 1,7 milyar dolar. Nereden nereye geldik. Bizim Merkez Bankamızın kasasında döviz rezervi 27,5 milyar dolar. Peki şimdi Merkez Bankamızın kasasında döviz rezervi 91 milyar dolar. 27 milyar dolar nere 91 milyar dolar nere. İşte biz yere onun için sağlam basıyoruz. Bununla bitmedi. Devletin borçlanma faizi neydi biliyor musunuz- Yüzde 63. Şimdi ne oldu yüzde 8,5, yani 100 lira borçlanırken 63 lira faiz ödüyorduk. Nereden, nereye. Onun için zenginleşiyoruz. Enflasyon yüzde 30'du şimdi ne oldu- Yüzde 8'e düştü. Ama bunlar bunu görmek istemiyor. CHP'nin böyle bir idraki yok. MHP'nin yok, BDP'nin zaten böyle bir şeyi düşünmek gibi bir derdi yok. Ama biz dertliyiz, bizim derdimiz var. Daha güçlü olacağız. 230 milyar dolar milli gelire sahiptik, şu anda 772 milyar dolar milli gelire sahibiz. Nereden, nereye. İhracatımız neydi biliyor musunuz- 36 milyar dolar. 2011 sonu itibarıyla 135 milyar dolar oldu. 3 gün öncesi rakamını veriyorum 140 milyar dolara ulaştık ihracatta. Milletimizin inançlı ve kararlı duruşu ile inşallah çok daha iyi bir noktaya geleceğiz. Hiç endişeniz olmasın.''
Bu arada, Başbakan Erdoğan'a, Antalya İl Kongresi'nde, eşi Emine Erdoğan ve kızı Sümeyye Erdoğan'ın yanı sıra, Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç, AK Parti Kadın Kolları Başkanı Güldal Akşit, bölge milletvekilleri ve diğer yetkililer eşlik etti.
http://www.habereksper.com